SESSİZ ÇIĞLIK
Selamlar ufak bir hikaye denememi yayınlıyorum bugün umarım beğenirsiniz.
SESSİZ ÇIĞLIK
Soğuk
artık iyice bedenimizi ele geçirmişti. Kalan son güçlerimizle yaşama tutunmaya
çalışıyorduk. Dağa ulaşmaya az kalmıştı.Kurtuluş bizi orada bekliyor muydu?
Bembeyaz
karın üzerinde kara bir leke gibi ağır ağır yürüyen kalabalık,sessiz,düşünceli
ve sancılıydı.Herkes bir şeyler olmasını bekliyor;geçmiş yaşantısını
düşünüyordu.Nihayet dağa ulaştığımızda gördüğümüz sadece bembeyaz bir kar
denizi oldu.Kolumuz,kanadımız kırıldı;ne yapacağımızı bilemedik.
Bazıları olduğu
yere çökerek ağlamaya başladı.Bir kaç er bana yaklaşıp şimdi ne olacağını
sordu?Ne diyeceğimi bilemedim.
Az sonra insanı kesen ayazın yanında şiddetli bir
kar fırtınası başladı.Kar taneleri hızla suratımıza vurup etrafı görmemizi engelliyordu.Kalabalık iyice
telaşlanmaya başlamıştı.O sırada duyulan bir çığlık bütün kolordunun ip gibi
çözülüp etrafa dağılmasına sebep oldu.
Herkes bağırıyordu: “Öleceğiz,kaçın,kurtarın
kendinizi.” Artık kimsenin şuuru yerinde değildi; soğuk,açlık herkesin aklını
başından almıştı.Sadece insanlar değil atlarda kalabalığın delirmesinden
nasibini alıp çılgınlar gibi etrafta koşuşturmaya başlamıştı.
Üzerinde olduğum
doru at huysuzlanmıştı;şaha kalkarak beni üzerinden attı.Yere düşünce bir süre
ne olduğunu anlayamadım.Üzerime düşen bir asker hiç suratıma bakmadan telaşla
kalkarak kaçmaya başladı.Ayağa kalkmak zorundaydım yoksa burada ayaklar altında
ezilerek ölecektim.Son kuvvetimle kendimi yerden kaldırdım.
Kafamın arkasında ılık
bir sıcaklık hissettim.Elime gelen sıcak,kırmızı kan durumun kötü olduğunu
anlatmaya çalışıyordu.Önemsemedim; şu anda bunu düşünemezdim.Bir şeyler
yapmalıydım.Bilinçsizce sol tarafıma doğru yöneldim.
Havadaki yoğun kar taneleri
etrafımı görmemi,hareket etmemi,bir şeyler duymamı engelliyordu.Karşı tarafta
bir ağaç silüeti görmüştüm ve oraya ulaşmaya çalışıyordum ama ağacın ne kadar
uzakta olduğunu anlayamıyor sadece ulaşmak için bütün kuvvetimle
yürüyordum.
Delirmiş gibi bir kuvvetle kar tanelerini yararak üstüme gelen bir
karaltıyı fark ettiğimde çok geçti.Bu karaltı gelip bana çarparak yere düşürdü
ve yoluna devam etti.Bu bir askerdi o kadar kendini bilmez haldeydi ki beni
fark etmemiş ya da önemsememişti.Tekrar ayağa kalkıp bu delirten rüzgar sesini
dinleyerek adım adım ilerlemeye başladım.Ağaca ulaşmak zorundaydım başka bir
çare bulamıyor, düşünemiyordum.
Ne kadar yürüdüm;bilemiyorum.Rüzgar uğultusunun
arasından belli belirsiz boğuk bir ses duydum:
-”Komutanım,komutanım.”Sesin
nereden geldiğini anlamaya çalışırken bir kaya parçasının önünde olduğumu ve
burayı tipiye karşı kendilerine siper olarak kullanan iki askeri gördüm.Beni
tanımışlardı ve yanlarına çağırıyorlardı.Kaya parçası oldukça genişti.En
azından tipi ters yönden saldırdığı için birazda olsa koruyabilirdi bizi.Birden
çok sevindim minnetle askerlerin yanına çöktüm sırtımı kayaya verdim.Şimdi
üçümüzde yan yana oturuyorduk.Askerler beni gördükleri için çok
sevinmişlerdi.Bu zor koşullarda sığınacak ufakta olsa bir yer bulduğumuz için çok mutluyduk.
Bu askerleri
daha önceden hiç gördüğümü sanmıyordum.Hemen iri olanı konuşmaya
başladı:
-:”Komutanım geldik,sığındık işte buraya bizi idare eder yardım gelene
kadar…”Adının Kerim olduğunu söyledi.Erzurumlu Kerim iri yarı,kapkara gözleri
olan yağız bir delikanlıydı.20-21 yaşlarında vardı.Gözleri yakıcı,delici bir
ifadeyle bembeyaz ortamda iki kara leke gibi parlıyordu.
Hemen yanımda oturan
diğer asker olsun olsun 15-16 yaşlarında ufak tefek,son derece zayıf,kapkara
bir oğlandı.O kadar kısaydı ki yan yana dursak ancak göğsüme
gelebilirdi.Malatyalı Sabri olduğunu söyledi.Soğuktan tir tir titriyordu.Halini
görünce içim burkuldu.Fazla dayanamaz gibi geldi bana o kadar küçüktü ki.Genç
bile diyemeyeceğim çocuk olan askerlerin burada olması haksızlık diye
düşündüm.Bu çocuk burada olmamalıydı.Ne yazık ki askerlerin bir çoğu 15-20 yaş
arası gençlerden oluşuyordu ama hiç değilse biraz daha gelişkin olanları
seçilseydi.
Sabri dişleri takırdayarak konuşmaya başladı:”Komutanım siz daha
iyisini bilirsiniz ya;biz buraya düşmanla savaşmaya geldik.Ama şu halimize bak
soğukla savaşıyoruz.”
Yeni yeni terleyen bıyıklarının altından
güldü.”Evet.”dedim.”Sanırım öngörülen süreyi hesaplarlarken dağların bizi
engelleyeceğini ve soğuğu hesaba katmamışlar.”Bir şey daha
diyecektim.Sustum.Askerlerin üzerindeki yazlık üniformalara bakınca kendi üstümdeki
kışlık,kalın kıyafetlerden utandım,başımı öne eğdim.
Erzurumlu Kerim:”Evet ya
bir hata olmuş ama bir çaresi bulunur bizi,vatan evlatlarını burada bırakacak
değiller ya.Yardım yoldaymış.Erzak,yün içlik,çorap gelecekmiş.Çok sürmez hepsi
de gelir,bulur bizi.”Başımı önümden kaldıramadım.Sessizce “Evet.”dedim.Yardım
için gelen gemilerin Karadeniz de batırıldığını söyleyemedim.
Umut değil mi bir
insanı yaşatan,birisinin umutlarını yok etmek onun dünyasını yok etmek
demek;yapamadım.Onun yerine konuşacak başka şeyler bulmaya çalıştım.”Gençler,
eve dönünce neler yapacaksınız bakalım?”
Sabri titreyerek konuşmaya
başladı.Ellerinin morardığını fark ettim;kendi farkında değildi
sanırım.”Komutanım benim bir anam bir de bacım var;babam ben beş yaşındayken
hastalanmış ne olduğunu anlayamamışlar.Hocalar okumuş,üflemiş ama ne hacet
olmamış;kurtaramamışlar babamı.Sonra anam bizi büyütmek için çok zorluklar
çekti.Kimi zaman konu komşudan yardım aldı.Eve dönünce alacağım bacımı,anamı
köyden götüreceğim ;başka bir yerde nerede iş bulursam orada
yaşayacağız.”
Kerim:”Komutanım benimde anam geçen yıl öldü.Yeni
evlenmiştim;üstünden çok geçmeden ölüverdi zavallıcık.Çok
yaşlanmıştı;dayanamadı garibim.Karım gebe,kardeşlerim var;köyde onların yanına
koydum geldim.Döneceğim inşallah köyümde tarlam var;ekip biçeceğim sonra
yavrumu seveceğim.Aklım hep orada sorma?
”Sabri:”Yemenden hemen buraya verildi
bizim alay.Gidip de göremedim evimi.Yemenin sıcağını buranın ayazına,karına
yeğlerim keşke orada kalsaydık.Peki ya sen komutanım.”Biraz duraksayıp
konuşmaya başladım:”Ben İstanbul da bir ana bir de yavuklu bıraktım.Bekliyor
beni dönüp alacağım onu sonra anamla beraber yaşayacağız inşallah.
”Sabri:”Benim
hiç yavuklum olmadı.Olsa keşke benim için atan bir kalp olsa;geride yollarımı
gözleyen…”Küçük çocuğa içim acıyarak baktım.”Olur dönünce sen; merak etme.”
Biz
muhabbete dalmışken hava kararmaya,ayaz iyice vurmaya,fırtına daha çok
şiddetlenmeye başlamıştı.Bir süre sustuk,kendimizi ısıtmaya çalıştık.Erzurumlu
Kerim başını yana eğerek:”Komutanım hava karardı bu yardım ancak sabaha
gelir.Karanlıkta nasıl yol alsınlar.”dedi.Telaşlı bakışlarını Sabrinin üstünde
gezdirdiğini fark ettim.Eminim ki ikimizin de kafasından sabaha çıkabilir mi bu
küçük oğlan? diye geçiyordu.
Kafamdan bu düşünceleri uzaklaştırarak:”Dünkü
tayınınızdan kalan bir şey var mı gençler?”diye sordum.Erzurumlu Kerim
umutsuzca başını salladı.Birden tayının sadece ekmek ve zeytinden oluştuğunu
hatırladım.En son dün gece yiyip;bitirmiştik hepsini.Susadığımı fark
ettim.Kardan bir parça alıp,ağzımda erittim.Soğuk karın ağzımda erimesi iyi
geldi sanki bana.Bir parça daha attım.
Kerim gülerek:”Keşke birkaç den cigara
olsaydı.”dedi.Sabri:”Ben öksürüyorum içemiyorum ama tüttürürdüm ya.”diye Kerime
katıldı.Hep birlikte ufacık bir zevk için heveslenmemize güldük.Sabri sanki
parmakları arasında cigara varmış gibi elini ağzına götürdü;o sırada morarmış
elini fark etti bir şey demeden elini indirip saklamaya çalıştı.Gece
uzun,şartlar zordu.Sonumuz meçhul olunca hiçbir şeyin değeri kalmıyor,aklımızdan
binlerce düşünce geçiyor;birbirimizden medet umuyorduk.
Sabri gitgide
fenalaşıyordu.Kerim bana baktı;bakışları ne yapalım der gibiydi.Sonra Sabriyi
kendine çekip göğsüne yasladı.”Geçecek küçüğüm,gidecek kendine bir yavuklu
bulacaksın.”diyerek Sabriyi yaşama bağlamaya çalıştı.Bir süre sonra Sabri
sayıklamaya başladı.Aralıksız durmadan ”Geçecek,gelecekler.”diyordu.Ne kadar
süre sayıkladı,tir tir titredi bilmiyorum.Bu askerler benim askerlerimdi ve
onlar için hiçbir şey yapamamak;çaresizliğin acısı boğazıma yumru gibi oturmuştu.
Bir ara Sabri
sustu.Gecenin karanlığı altında sadece rüzgarın sesini dinlemeye
başladık.Çevrede kardan başka hiçbir şey görünmüyor,rüzgar insanı
zorluyor,soğuk donduruyor,açlık midemizin kasılmasına neden oluyordu.Kalkıp bir
şeyler yapmaya ne mecalimiz ne de arzumuz kalmıştı.Kerim Sabrinin kulağına
eğilerek:”İyi misin kardeşim” dedi.Hiç bir ses çıkmadı.Kerim Sabriyi
omuzlarından tutarak çılgınca sarsmaya
başladı.”Uyan Sabri,hadi kalk diyor;gözlerinden akan yaşlar soğuktan hemen
donuyordu.Kerim Sabriyi sarsmaya devam ederken ben hiçbir şey söylemeden
şuursuzca bekledim,bekledim.
Kerimin durumu kabul etmesi uzun süre aldı.Sabriyi
göğsüne bastırarak kıpkırmızı gözlerle bana baktı ve ”Daha çok gençti
komutanım” dedi.Kerim Sabriyle birlikte bir öne bir geriye sallanırken gece
gene sessizliğe büründü.Bir şey demek için ağzımı açtım ama konuşamadığımı fark
edince tekrar rüzgarın uğultusunu dinlemeye devam ettim.Kafamda binlerce
düşünce birbirini takip ediyor;çocukluk anılarım aklıma geliyor,hayal meyal
babamı hatırlıyordum.Bıçak gibi soğuk vücuduma çarptıkça düşüncelerim
değişiyordu.Anam,yarim ne halde olduğumu merak ediyorlar mıydı acaba?Kesin
dualar okuyordur anam hep öyle derdi:”Sen gelene kadar rahat uyumuyorum.”
Hava
aydınlanmaya başlamıştı.Kerim başını kaldırdı.”Komutanım üzülmeyin her şey
düzelecek hele bir anam çorbayı yapsın,içelim o vakit Sabri de düzelecek,cana
gelecek.”Ağzımı zorla açarak,kekeleyerek:”Ne anası,Kerim” diyebildim.”İşte
orada anam çorba kaynatıyor.”dedi Kerim.O an hayal görmekte olduğunu
anladım.Kerim soğuktan ve acıdan aklını kaybetmek üzereydi.Bir an garipsediğim
bir güçle ayağa fırladı.”Komutanım ben gidiyorum anamın yanına;çorba olunca
size de getiririm.”diyerek tipiye sırtını vererek ilerlemeye başladı.Bir şey diyemedim
sadece düşe kalka ilerleyen kara lekenin kaybolmasını izledim.
Kerim bir daha
dönmedi.Hava iyice aydınlanmış,tipi hızını kesmişti.Biraz sonra tertemiz bir
hava ve gözleri kamaştıran bembeyaz bir
örtüyle baş başa kaldım.Biraz ileride birkaç askerin üstünün karla kaplandığı
dikkatimi çekti.Kar donan gençlerin günahlarını temizlemiş;doğa kendine çekip
almıştı yiğitleri.Artık bir şeyler yapmalı,kalkıp bir çıkış yolu
aramalıydım.Ellerimi üniformamın ceplerinden çıkardım yerden destek alarak
ayağa kalkmaya çalıştım.Yerimden kıpırdayamadım bile.Bacaklarımın,ayaklarımın
donmuş olabileceğini düşündüm.Pantolonumu sıyırınca bacaklarımın kırmızı mor
bir renk alıp;şiştiğini gördüm.Ne olacaktı şimdi burada sıkışıp
kalmıştım.İyiden iyiye korkmaya başladım.Bir kapana kısılmış fare gibi
hissediyordum.Artık üşümüyordum,tamamen hissizleşmiştim ve açlık da hissetmiyordum.Son gücümü toplayıp ağzımı
açtım ve fısıltıya benzer bir sesle ”Yardım
edin.”dedim.Gözlerimi kapattım yan tarafa düştüm.Zorlukla nefes alarak evimi,mahallemi,anamı,yarimi
düşündüm ta ki her şey bembeyaz olana kadar…
1914 yılında kırk ila doksan bin Türk askeri
Allahuekber Dağlarında donarak şehit oldu.Bu vatan evlatları
vatan,bayrak,inanç,namus,şeref için tek kurşun atmadan canlarını verdiler.Yurdun
dört bir yanından gelen nice Kerimler,Sabriler soğuğa,açlığa,susuzluğa son
raddeye kadar kahramanca direnerek ruhlarını yaradana teslim ettiler şimdi yan yana omuz omuza Allahuekber Dağlarında
yatıyorlar.Sarıkamış ta evlatlarımız dondu bizim yüreklerimiz yandı nasıl
unuturuz vatanımıza kanlarıyla can verenleri.Tüm şehitlerimizi saygı,rahmet ve
minnetle anıyoruz.
Ruhunuz şad olsun.
Resim Google görsellerden alıntıdır.
Çok güzel bir yazı olmuş emeklerine sağlıl😖 ♤
YanıtlaSilSağol canım:))
SilZaten zor,zaten neşesiz,zaten kaybedilenlere hazin bir gündü
YanıtlaSilSenin öykü tam geldi üzerine
Unutmamalıyız,hatırlamalıyız ve oradaymış gibi hissederek anlamalıyız bir tas çorbanın hayali ile bilinmezliğe koşacak kadar zorluk altında can verenleri
Etkilenmemek mümkün değil
Sevgiler
Begenmene sevindim
SilOkurken gözlerim doldu. Çok güzel yazmışsın devamını beklerim :)
YanıtlaSilBende bu kadar uzun bir yaziyi okudugun için çok mutlu oldum canim:))
Silbence güzel, hatta çok güzel çünkü insanın yaşamadığı bir şeyi zihninde canlandırarak yazması bana hep ilginç gelir. buda ayrı bir yetenek.
YanıtlaSilBegenmene çok sevindim canim sagol okudugun için:))
SilBu günün başladığı ilk saatler gibi son saatleri de hüzün doldu içime:(
YanıtlaSilYüreğine kalemine sağlık.Yazıyı okurken film izliyormuş gibi hissettim ,Ruhları şad olsun tüm şehitlerimizin.
Canim çok teşekkürler okudugun için sevgiler:))
SilHikayeyi çok güzel kurgulamissin, kalemine sağlık. O kötü günü demek ki, hissetmişsin tarih kitaplarında ki herhangi bir sayfa gibi okumamissin.
YanıtlaSilİnstagram da elestirilerinizi bekliyorum diye yazdigin icin soyluyorum, Tek eleştireceğim şey, buraya eklerken Cümleler ve kelimeler arasında ara verip noktalama işaretlerine dikkat etsen daha iyi olurdu. çünkü o biraz hikayeye zarar veriyor okuyucu açısından
Sevgiler
Elestirilerinde cok haklisin en kisa surede duzenliyecegim sevgiler:))
SilNe kadar güzel yazmışsın, kalemine sağlık...
YanıtlaSilTeşekkürler canım:))
Silçok güzel yazmışsın canım, içim titreyerek okudum.
YanıtlaSilCok tesekkurler canim
SilÇok duygulandım okurken. Sarıkamış'ta iki gencecik delikanlımız var bizim de. benim 2 büyükdedem oradalar.. Tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun...
YanıtlaSilSağol canım amin
SilKalemine saglik çok etkileyici olmus.
YanıtlaSilSağol canım:))
SilCok guzel kaleminize saglik
YanıtlaSilTüyleri ürperten bir hikaye
YanıtlaSilÖyle canım
SilÇok etkilendim kalemine sağlık muhteşem olmuş 💐
YanıtlaSilSağol canım
SilOkurken tüylerim diken diken oldu...
YanıtlaSilBende yazarken ağladım:((
SilOkurken o kadar duygulandım ki ablacığım, Ruhları şad olsun. :(
YanıtlaSilAmin canım
SilŞehitlerimizi rahmetle anıyorum.Harika bir yazı olmuş,kalemine sağlık.
YanıtlaSilRuhları şad olsun
SilMüthiş yazı,emeğinize sağlık..✔😊 Mekanları cennet olsun aziz şehitlerimizin..🙏
YanıtlaSil