Selamlar bugünkü Anılarla Bloggerlar köşemizde daha önce gene yazısını paylaştığım sevgili Ebru Kalyoncu'nun başka bir blogu var.İKİNCİ ŞAHIS adlı blogunda Ebru yepyeni bir konseptle karşımıza çıkıyor.Özge adında bir genç kızın hayatını konu alan bir kitap yayınlıyor bu blogunda.Fantastik hikayeler okumayı sevenlerin mutlaka bloguna uğrayıp okuması gerekiyor.Sizde blogumda herhangi bir anı ya da makalenizin yayınlanmasını isterseniz kelebeketkisi39@gmail.com adresine mail atmanız yeterli.Keyifli okumalar.
m
   Sınav sonuçlarının açıklanmasına bir gün kalmıştı. Hepimizde heyecan doruktaydı. Üniversiteye gitmek ve yeni ortamlara karışmak istiyorduk. Belki lisede kuramadığım sıcak dostlukları orada kurabilirim diye düşünüyordum. Zaman geçmek bilmiyordu. Bir an önce sonuçlar açıklansın istiyordum. Aklımdan birçok düşünce geçiyordu. Ya sınavdan başarılı bir puan alamazsam? Ya kazanıp da arkadaş edinemezsem? Ya hocalar bana takarsa? Ya çok uzak bir yer çıkarda aileme istediğim an ulaşamazsam? Daha neler neler. Resmen düşünürken kafayı yiyecektim. Sonra bir ses duydum.
   -Özge duymuyor musun sana çağırıyorum kızım!
   Düşünürken o kadar kendimden geçmiştim ki babamın bana seslendiğini bile duyamamıştım. Yüzüne baktım. Sanki korkmuş gibi bir ifadesi vardı. Allah bilir kaç kez çağırmıştı bana. "Efendim baba" dedim sahte bir gülümsemeyle. "Üzgünüm duymamışım bana seslendiğini. Dalmışım.". Ağzını kocaman açarak kahkaha atmaya başladı. O yüzünde ki korku birden bire yok olmuştu. "Fark ettim daldığını. En az otuz kez Özge diye bağırmışımdır. Hiç birini duymadın." dedi. Masanın üzerinde ki kitapları topladı. Bir şeyler mırıldanıyordu. Ama anlayamıyordum.
   "Bugün çok düşüncelisin. İstersen hep birlikte bir yerlere gidelim. Kafan dağılmış olur. Ne dersin?" Kesinlikle yarın ki sınav sonuçlarını düşündüğümü anlamıştı. O da güzel bir üniversiteye gitmemi istiyordu. Hatta benim için çok fazla planı vardı. Gazeteci olmam için sürekli beni dürteli yordu. Ben imse hayallerimde web tasarımcı olmak vardı. Yine de kırılmasını istemiyordum. Tercihlerimde gazetecilikle ilgili bölümleri de yazmıştım.
   "Tamam olur hazırlanayım o zaman" dedim. Koşarak odama giderken. Dışarı çıkmak için çok istekli olduğumu düşünmesini istiyordum. Dolabımı açtım. İçlerinden birini seçtim. Ne giydiğimin çok bir önemi yoktu. "Babam kaygılı olduğumu anlamasın yeter" dedim. Sarı renkte, yarım kollu, kloş kısa etekli elbisemi giyiverdim. Saçlarımı da uğraşmak istemediğim için topuz yaptım. Aynaya baktığımda harika görünüyordum. Bir şey hariç.
   Göz altlarım morarmaya başlamıştı. Bir an başıma ağrılar girdi. Yavaşça yatağımın başlığına tutundum. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Tüm bu olanlar sadece üniversite kaygım yüzünden miydi? Komodinimin üstünde bulunan sürahiden bardağıma biraz su doldurdum. Ellerim titriyordu. Fakat halımda su lekesi kalsın istemiyordum. Yatağıma oturdum. Ayaklarımı uzatıp gözlerimi kapattım. Bir iki yudum su içtim. Kendime gelmeye başlamıştım. O sırada annem seslendi: "Özgee biz hazırız. Hala hazır değil misin?". "Az kaldı annee geliyorum şimdi." dedim. Fondötenimi aldım. Göz altlarımı kapatmam gerekiyordu. Aynaya baktım. Göz altı morluklarım birden kaybolmuştu.
   "Nasıl olur? Ne oluyor ya!" dememe kalmadan annem yanıma geldi. "Bir şey mi oldu? Bak bana bakıyım" dedi. Yüzümü avuçlarının içine aldı. Yumuşacık elleri vardı. Avuçlarıyla yüzümü okşamasını hep çok sevmişimdir. "Beni çok korkuttun" dedi. Uzun uzun gözlerimin içine baktı. "İyi misin? Bu kadar çok neye şaşırdın? Yüzüne bakıyordun". Zaten bugün kaygılı göründüğüm için beni dışarı çıkarmak istiyorlardı. Daha fazla endişelendirmek istememiştim. "Ya anne görmüyor musun kaşımın yanında sivilce çıkmaya başlıyor" dedim sinirlenmiş gibi durarak. O an aklıma gelen ilk şeyi dillendirmiştim.
   "Tek derdin bu olsun. Bende bir şey oldu sanmıştım" dedi kahkaha atarak. Her zaman böyle gülerdi. Hafif bir gülümsemeyi hiç bir zaman tercih etmezdi. Sesi odada yankılanırdı gülerken. Eğer üniversiteyi kazanırsam annemin bu gülüşünü özleyecektim. "Bak" dedi. "Şu likiti yeni aldım. Önce sen dene sana yakışırsa kendime de alabilirim". Beni mutlu etmeye çalışıyordu. Başka zaman olsa bu durumu aleyhimde kullanır her istediğimi yaptırırdım. Fakat bugün canım hiç bir şey yapmak istemiyordu.
   Likiti sürerken tüm dikkatini toplamış bana bakıyordu. "Nasıl tek seferde bu kadar müthiş oluyor anlamıyorum. Bunun dersini almalıyım muhakkak". Gözleri şaşkınlıkla bakıyordu. Gülmeye başlamıştım. O kadar içten gülmüş olmalıydım ki "Son bir haftadır böyle gülmemiştin" dedi yüzüme bakarak. Daha fazla bu durgunluğum üzerine konuşmak istemiyordum. Kapımın arkasında duran rengarenk askılıktan çantamı aldım. "E hadi ne duruyoruz. Babam bizi bekliyor. Daha fazla bekletip de sinirlendirmeyelim adamı" dedim.
   Gülüşerek merdivenlerden aşağı indik. Abim sanki düğüne gider gibi giyinmişti. Zaten ne zaman ne giyeceğini hiç bilmezdi. Bir yere gideceği zaman kıyafetlerini hep ben ayarlar verirdim eline. "Bu ne hal abi yine. Nereye gidiyoruz sanki böyle giyinmişsin. Bir türlü alıştıramadım seni" dedim. Elimden tuttu. Beş basamak kalmıştı inmemize ama bir anda kendimi yerde buldum. Beni etrafımda döndürüyordu. "Benim güzeller güzeli kardeşim, o her zaman çok güzeldir, tam bir öğretmendir ve bana giyinmeyi öğretir" şeklinde mırıldanıyordu. Berbat bir sesi vardı. Tam bir aptaldı. Ama bu halleri gerçekten çok hoşuma gidiyordu.
   Babam telefonla konuşarak yanımıza geldi. "Görüşürüz hoşça kalın" dedi. Yaptığımız şebeklikleri izliyordu. "Benim mutlu aile tablom". Gözleri parlıyordu. Abimle beni kıskanmış olacaktı ki o da annemin ellerinden tuttu. Abim saçma sapan cümlelerle şarkısını söylerken dans ediyorduk. O kadar çok dönmüştük ki bir an tekrar başım döndü. Kendimi toparlamaya çalıştım. Sonra fark ettim ki annem ve babam da çok şık giyinmişlerdi. Demek gerçekten şık giyinilecek bir yere gidiyorduk. Abimin ellerini bıraktım. Bir an üstüme baktım. Herkes çok şıkken ben paspal olmak istemezdim.
   "Merak etme ben dolabında sadece şık kıyafetleri bırakmıştım" dedi annem gülerek. Ben ise dolabımda ki kıyafetlerimi incelememiştim bile. Demek ki önüme gelen ilk kıyafeti giyeceğimi tahmin etmişti "Hadi bakalım hepimiz hazır olduğuna göre çıkıyoruz" dedi babam elindeki anahtarlığı işaret parmağında sallayarak. "Hey!" dedim. "Biri bana söylemeyecek mi acaba nereye gittiğimizi?". Herkes birbirine bakarak göz kırpıyordu. Ne kadar salak göründüklerinin farkında değillerdi sanırım. "Gittiğimiz zaman öğreneceksin zaten bu ne merak kız kardeşim" dedi abim. Sımsıkı sarılmıştı. Bir an kemiklerim kırılacak sanmıştım. Kaslarıyla beni pestile çevirecekti. "Abi kemiklerim" derken "Ah pardon kız kardeşim çok kaptırdım yine dimi?" dedi alçak sesle. Üzgün rolü oynuyordu fakat yüzünde üzüntüye dair hiç bir şey yoktu.
   Babam arkamızdan iteklemeye başladı. "Bu kadarı yeter artık. Geç kalıyoruz!". 

Yazının devamını merak ediyorsanız blogundan takip edebilirsiniz.Anılarla Bloggerlar da haftaya ne sürpriz var?Bekleyip görelim sevgiler...
 kurgu, aksiyon
aşına gelen bazı doğa üstü olaylar konu alınıyor.

4 Yorumlar

  1. Merhaba kelebek etkisi. Blogumu takibe almissin. Cok mutlu oldum gorunce ve hemen senin icin yeni bir yazi yazip kelebek etkisi olarak bloguna link ekledim. Bu arada herkesi her zaman benim bloguma da beklerim. https://hobisands.blogspot.com.tr

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Keşif etkinliğinden geldim benim bloğuma da beklerim :)

    http://aylakmadaminhikayesi.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil
  3. Çok teşekkür ederim bu güzel paylaşım adına 😍

    YanıtlaSil
  4. Awesome post :D
    Great blog! I'm following you, follow back?
    http://omundodajesse.blogspot.pt/

    YanıtlaSil